Thursday, March 29, 2012


ErmeNicolas komedisinde ikinci raund!

Sarkozy'yi "popülizmi ya seçimlere yetiştiremezsem" paniği sardı



Ntvmsnbc'nin France-Info radyosuna dayandırarak verdiği bir haberde, Fransız hükümetinin konuyu bu ay sonundan önce Senato gündemine getirme niyetinde olduğunu bildirdi. Fransa'da Senato gündemini hükümet belirliyor.

"YA HAZİRAN'A YETİŞMEZSE" PANİĞİ!
Ulusal Meclisi tarafından 22 Aralık'ta görüşülüp onaylanan yasa teklifinin akıbeti, parlamentonun seçimler nedeniyle tatile gireceği 24 Şubat öncesinde Senato'da görüşülmemesi halinde haziran ayında yapılacak milletvekilliği seçimleri sonrasında belli olacak.

577 üyeli Meclis'te yaklaşık 50 milletvekilinin katılımıyla düzenlenen bir oturumun ardından kabul edilen yasa teklifi "Ermeni soykırımı" da dahil olmak üzere Fransa tarafından resmen tanınan her türlü soykırımın inkarının 1 yıl hapis ve 45 bin Euro ile cezalandırılmasını öngörüyor.

Fransa sadece Yahudi ve Ermeni soykırımlarını resmen tanıyor. Fransız 


parlamentosu Yahudisoykırımını inkarın suç sayılmasıyla ilgili yasal düzenlemeyi 1993 yılında gerçekleştirmişti.


BÜYÜKELÇİ, SAVAŞ İÇİN DÖNÜYOR
Fransa Senatosu, 10 Ocak’ta Fransa Ulusal Meclisi’nin onayladığı “soykırım” inkârını cezalandıran yasa teklifini ele alıp almayacağına karar verecek. Yasa teklifinin onaylanmasının ardından istişareler için 23 Aralık’ta Ankara’ya dönen Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu’nun ise Paris’e dönmesi gündemde. 22 Şubat’ta Fransa Meclisi ve Senatosu yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle tatile gireceği için, Türkiye’nin önünde teklifin engellenmesi için 5-6 haftalık süre var. Büyükelçi Burcuoğlu’nun dönüp dönmeyeceğiyle ilgili kararı Başbakan Tayyip Erdoğan verecek.

‘GÜNDEME ALINMA İHTİMALİ YÜKSEK’
Gazete Habertürk’ün Fransız kaynaklardan edindiği bilgiye göre, 9 Ocak’ta işbaşı yapacak olan Fransa Senatosu, “soykırım” inkârını cezalandıran yasa teklifini gündemine alıp almayacağına, alırsa ne zaman alacağına 10 Ocak’ta karar verecek. Fransız kaynaklar, teklifin senatoda gündeme alınma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.

‘YERİNDE TEMAS FAYDALI OLABİLİR’
Diplomatik kaynaklar ise Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Burcuoğlu’nun şu an Türkiye’de olduğunu ve Paris’e dönmesi için bir karar alınmadığını belirtirken, “Büyükelçi Burcuoğlu, Büyükelçiler Konferansı çerçevesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakanlık yetkilileriyle görüşmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Gül’e de raporunu sundu. Kendisinin birkaç görüşmesi daha var. Kendisi istişareler için çekilmişti. Ancak ne zaman döneceği belli değil. Bazı durumlarda, büyükelçinin dönerek, yerinde temaslar yürütmesi çok daha faydalı olabilir. Dönüp dönmeyeceğiyle ilgili kararı hükümet verir. Şu an alınmış bir karar yok” diye konuştu.

Torino Belediyesi Sözde Ermeni Soykırımı'nı Tanıdı


Torino Belediyesi 6 Şubat 2012 günü yayınladığı bildiri ile 1915 olaylarını 'Ermeni soykırımı' olarak tanıdığını duyurdu.

Torino Belediyesi 6 Şubat 2012 günü yayınladığı bildiri ile 1915 olaylarını 'Ermeni soykırımı' olarak tanıdığını duyurdu.

Belediye Başkanı ve encümen heyeti imzalı kararda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 1985 yılında 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlamış olmasının temel alındığı belirtilerek Torino Belediyesi'nin tarihi gerçeğin tanınmasını için mücadele eden Ermeni halkıyla dayanışma içinde olacağı bildirildi.

Bu mücadele dahilinde her türlü girişime de destek olacağı açıklanan bildiride ayrıca Avrupa Birliği'nin de üye adayı Türkiye'den 1915'de yaşanan olayları soykırım olarak tanımaya davet etmesi istendi.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin iyileşmesi ve tarihi yaraların sarılması için her türlü girişime destek vereceğini belirten Torino Belediyesi özellikle 1997-98 yıllarında arasında Roma, Milano, Floransa, Venedik de dahil olmak üzere pek çok İtalyan yerel ve bölgesel yönetiminin 1915 olaylarını resmen 'Ermeni soykırımı' olarak tanıdığını hatırlattı. - MİLANO

Thursday, March 22, 2012

Ermeni Cemaati: Anayasada etnik vurgu yapılmasın

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesinde oluşturulan Sivil Toplum Kuruluşları, Azınlık Cemaatleri ve Vakıflar Alt Komisyonu’nda, dün Ermeni Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan yeni anayasa önerilerini anlattı.



Aramyan, yeni anayasanın eşitlikçi ve tüm toplum kesimlerini kucaklayıcı olması gerektiğini belirtirken, nefret suçlarına karşı düzenleme yapılmasını ve eşit yurttaşlık hakkına vurgu yapılmasını istedi. Aramyan, vatandaşlık tanımı yapılmaması, yapılacaksa da “etnik kökene vurgu yapılmaması” talebinde bulunurken, “Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına sahip herkes TC vatandaşı sayılmalı, etnik kökene vurgu yapan yurttaşlık tanımı yapılmamalı” dedi.
Ateşyan, Ermeni cemaati olarak bazı haklardan eşit yararlanamadıklarından şikayetçi olurken, şunları söyledi: “Cemaat olarak kamu kaynaklarından pay almakta sorunumuz var. Camiye yardım yapılırken, biz niye almıyoruruz? Bizim eğitim kurumlarımız da kamu yararına kurumlar ama cemaatin bağışlarıyla ayakta duruyor ve özel okul statüsünde. Yeni anayasa, ana gibi olmalı, sıcak, kucaklayıcı olmalı, evlatları arasında ayrım yapmamalı. ”

Alt komisyon ayrıca Prof.  Yasin Aktay başkanlığındaki Stratejik Düşünce Enstitüsü temsilcilerini de dinledi. Enstitü temsilcileri, yeni anayasadan devrim yasalarının çıkarılmasını isterken, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini, ancak “yetkilerinin azaltılmasını” talep etti. Anayasa “vatandaşlık” tanımı konulmamasını isteyen enstitü temsilcileri, illa da konulacaksa “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” tanımının konulmasını istedi.

Azeri-Ermeni hattında ateşkes ihlali

Büyük bölümü Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal altında bulunan Yukarı Karabağ’da Ermeni askerlerinin mevcut ateşkesi ihlal etmesi sonucu bir Azeri askerin yaralandığı bildirildi.



BAKÜ (AA)
Azerbaycan medyasına yansıyan haberlere göre, ateşkes ihlalinin cephe hattının Gazah bölgesinde meydana geldiği, Elşen İsayev adlı Azeri askerinin yaralandığı belirtildi. Hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınan yaralı askerin durumunun iyi olduğu öğrenildi.

Savunma Bakanlığı da askerin durumu ile ilgili bilgiyi doğruladı.

Öte yandan sabah saatlerinde Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Azeri-Ermeni cephe hattında meydana gelen ateşkes ihlalleri konusunda yaptığı açıklamada, Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından dün geceden itibaren cephe hattının farklı bölgelerinde ateşkes ihlali yapıldığı kaydedilerek, sınırda gerginliğin arttığı bildirildi.

Ermeni komşuya tehdide delil yok’

Taksim’deki Hocalı mitinginin ardından avukat komşusu tarafından tehdit edildiğini iddia ederek savcılığa başvuran Ermeni kökenli E.A.’nın şikayeti üzerine dosyaya bakan savcılık, ‘delil yetersizliği’ gerekçesiyle “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi



Sarıyer Büyükdere mahallesinde oturan E.A., 27 Şubat’ta evinin bahçesinde miting sırasında dağıtılan “Ermeni Yalanına Sessiz Kalma” yazılı bir şapka bulunca polise şikayette bulunmuştu. Kamera görüntülerinde söz konusu şapkanın beyaz gömlekli, koyu renk pantolonlu biri tarafından atıldığı ortaya çıkmıştı.
Kamera kayıtlarını polise teslim eden E.A., görüntülerdeki şahsın avukat komşusu E.Y. olduğunu iddia ederek şikayetçi oldu. Ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Savcılık bir delil bulamadı

Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair 8.3.2012 tarihli kararı şöyle: “Suç tarihinde müştekinin bahçesine ‘Ermeni yalanına sessiz kalma’ şeklinde üzerinde yazı bulunan siyah beyaz renkli bir şapka atıldığı, bunun üzerine müştekinin kendisi hakkında daha önce defalarca dava açtığını belirttiği şüpheliden şikayetçi olduğu anlaşılmış ise de şüphelinin atılı suçları işlediğine dair müştekinin iddiasından başkaca kamu davası açmaya yeterli delil ve emare bulunmadığı anlaşılmış olup, şüpheli hakkında atılı suçlardan delil yetersizliği nedeniyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”

Şapka ve görüntüler delil değil mi?
Tehdit edildiğini iddia eden E.A.’nın avukatı Ahmet Tamer, karara itiraz edeceklerini belirtti. Tamer, “Savcı, müştekinin iddiasından başkaca kamu davası açmaya yeterli delil ve emare bulunmadığını söylüyor. Kamera kayıtları her davada delil olurken, neden bu olayda delil olmadı? Şapka üzerindeki parmak izi araştırıldı mı? Savcı neden müvekkilimin ifadesini alma ihtiyacı duymadı? Bunun gibi sorular çoğaltılabilir. Sadece kamera kayıtları bile yeterli delildir” diye konuştu.

Friday, March 16, 2012


"Sivas Katliamı"nda beklenen başvuru

Sivas olayları davasının müşteki avukatı Mehdi Bektaş, 5 sanık yönünden zaman aşımı nedeniyle düşürülmesi ve 2 sanık yönünden ise ölmeleri nedeniyle ortadan kaldırılması kararını temyiz etmek üzere Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne süre tutum dilekçesi verdiklerini bildirdi.

Bektaş, yaptığı açıklamada, 13 Mart'ta yapılan duruşmanın ardından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine süre tutum dilekçesi verdiklerini, mahkemenin gerekçeli kararını açıklamasının ardından temyiz başvurusunda bulunacaklarını belirtti.

Sivas'ta, 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nin yakılması ve 37 kişinin ölümüne ilişkin ana davadan dosyaları ayrılan 7 sanık hakkındaki davanın, 2 sanık yönünden ölmeleri, 5 sanık yönünden ise zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmişti.
1992-ci il! 26 fevral! Xocalı Soyqrımı


Əziz bacılar, qardaşlar, dostlar!

Bu gün vətənimizdə, ölkəmizdə matəm günüdür. Xalqımız, Azərbaycanın vətəndaşları Xocalı soyqırımının On altınçı ildönümünü yaşayaraq, qeyd edərək eyni zamanda Xocalı faciəsini, soyqırımını dərin hüznlə yad edirlər. Bu gün hamımız Xocalıda soyqırımı nəticəsində həlak olanlara, xəsarət alanlara, şikəst olanlara, əsirlikdə qalıb hələ xəbəri bilinməyənlərə - hamısına dərin hörmət və ehtiramımızı bildiririk. Bütün xocalılara onlarla bir yerdə olduğumuzu bəyan edirik.

Xocalı faciəsi təkcə xocalıların yox, bütün Azərbaycan xalqının dərdi, qəmidir. Ona görə də bu gün bütün ölkəmizdə kədər günü, hüzn günüdür, matəm günüdür. Bütün həlak olanlara bir daha Allahdan rəhmət diləyir və xocalılara, bütün Azərbaycan xalqına başsağlığı verirəm. Çünki həlak olmuş hər bir soydaşımız öz ailəsi ilə bərabər Azərbaycanın övladıdır və bu, Azərbaycan xalqının matəmidir.

Bu qədər faciəli günlər keçirmiş, o dəhşətli, müdhiş gecəni yaşamış, ən əziz adamlarını gözlərinin qabağında itirmiş insanlar məğrurdurlar, mərddirlər. Hər biri vətən qayğısı, vətən, torpaq eşqi ilə yaşayır. Bu, xalqımızın nə qədər yüksək mənəviyyata malik olduğunu göstərir. Xocalıların bu yüksək mənəvi keyfiyyətləri bütün Azərbaycan xalqının mənəvi keyfiyyətlərini əks etdirir. Amma xocalılar hamı üçün örnəkdir, nümunədir - qəhrəmanlıq, mərdlik, mətanətlilik nümunəsidir, eyni zamanda vətənpərvərlik nümunəsidir.
1992-ci il fevralın 26-da Ermənistan hərbi birləşmələri 7 min əhalisi olan Xocalı şəhərində genosid aktı həyata keçirdi.Xocalı soyqırımının epizodları insanı dəhşətə gətirir. Xocalı sakini zoraki erməni hərbçilərinin tələb etdiyi "bu yerlər böyük Ermənistanın bir hissəsidir" sözlərini dilinə gətirmədiyinə görə ermənilər tərəfindən divan tutuldu dinc əhaliyə.
Bütün bunlar erməni hərbçiləri tərəfindən xüsusi amansızlıqla və ağlasığmaz vəhşiliklə həyata keçirilmişdir.Ermənistan hərbi birləşmələrinin şəhərə hücumu zamanı burada yalnız 3 minə yaxın insan qalmışdı. Çünki, mühasirədə qaldığı 4 aydan artıq zaman ərzində blokadada olduğu üçün əhalinin xeyli hissəsi şəhərdən çıxmaq məcburiyyətində qalmışdı. Xocalı soyqırımı zamanı 613 nəfər ödürüldü.

1000 nəfər müxtəlif yaşlı dinc sakin aldığı güllə yarasından əlil oldu. 106 nəfər qadın, 63 azyaşlı uşaq, 70 qoca öldürüldü. 8 ailə tamamilə məhv edildi, 25 uşaq hər iki valideynini, 130 nəfər valideyinlərindən birini itirdi. Faciə baş verən gecə 1275 nəfər dinc sakin girov götürüldü, onların 150-sinin taleyi indi də məlum deyil..Şəhər əhalisinin bir hissəsi zorakılıqdan qaçıb qurtarmaq istəyərkən əvvəlcədən düzəldilmiş pusqularda qətlə yetirilmişdir. Rusiyanın "Memorial" hüquq-müdafiə mərkəzinin məlumatına əsasən, dörd gün ərzində Ağdama Xocalıda qətlə yetirilmiş 200 azərbaycanlının meyiti gətirildi.
Ermənilər sağ qalmış insanlar üzərində tamamilə təhqiredici hərəkətlər həyata keçirmişdilər. Onlarıın başının dərisini soymuş, başlarını və bədəninin digər orqanlarını kəsmiş, uşaqların gözlərini çıxarmış, hamilə qadınların qarnını yarmışdılar.

Hücum zamanı Xocalıda istifadəsi qadağan olunmuş 5,45 kalibrli patronlardan və kimyəvi silahlardan stifadə edilmişdir.Xocalı sakini Səriyyə Talıbova danışırdı ki, "4 mesxeti türkü və 3 azərbaycanlının erməni qəbirinin üzərində başını kəsdilər. Sonra daha 2 azərbaycanlının gözlərini çıxartdılar.
irilmiş, onlarla meyitin təhqirə məruz qalması faktı aşkar edilmişdir. Ağdamda 181 meyit (130 kişi və 51 qadın, o cümlədən 13 uşaq) məhkəmə-tibbi ekspertizasından keçirilmişdir. Ekspertiza zamanı müəyyən edilmişdir ki, 151 nəfərin ölümünə güllə yaraları, 20 nəfərin ölümünə qəlpə yaraları səbəb olmuş,10 nəfər küt alətlə vurularaq öldürülmüşdür. Hüquq-müdafiə mərkəzi diri adamın baş dərisinin soyulması faktını da qeydə almışdır.Ermənilər sağ qalmış insanlar üzərində tamamilə təhqiredici hərəkətlər həyata keçirmişdilər. Onlarıın başının dərisini soymuş, başlarını və bədəninin digər orqanlarını kəsmiş, uşaqların gözlərini çıxartmış, hamilə qadınların qarnını yarmışdılar. Bütün bunlar Ermənistanın Cenevrə konvesiyasının protokollarını pozaraq, müharibə qaydalarına zidd olaraq dinc sakinlərə qarşı həyata keçirilən soyqırım olduğunu təsdiqləyir.


• 613 Şəhidimizin 106 nəfəri qadın, 56 nəfəri azyaşlı uşaq idi.

• 487 nəfər yaralandı.

• 8 ailə bütövlükdə məhv edildi.

• 25 azyaşlı uşaq hər iki validəynini itirdi.

• 130 uşaq validəynlərindən birini itirdi.

• 59 nəfər xüsusi qəddarlıqla qətlə yetirildi.

• 1000 nəfərdən çox şəhər sakini əlil olub.

• 1275 nəfər əsir və girov götürüldü.

• Əsir düşənlərdən 150 nəfəri itkin düşüb və taleyi bu günədək məlum deyil...

TÜRKÜN TÜRKDƏN BAŞQA DOSTU, QARDAŞI YOXDUR!!! BU O DEMƏKDİR Kİ, TÜRKÜN TÜRKDƏN BAŞQA CANI BİR, DİLİ BİR, DİNİ BİR BAŞQA SOYDAŞI YOXDUR!!!

ERMƏNİ ADLI ALÇAQ BİR TAYFANI MƏHV ETMƏK HƏR BİR TÜRKÜN ŞƏHİD OLMUŞ SOYDAŞINA QAN BORCUDUR!!! 26 FEVRALIN İNTİQAMINI MURDAR ERMƏNİ TAYFASINI YER ÜZÜNDƏN SİLMƏKLƏ ALAQ!!! RUSİYANI DAĞITMAQLA ŞƏHİD SOYDAŞLARIMIZA OLAN QAN BORCUMUZU ÖDƏYƏK!!!

HƏR BİR TÜRKÜN ARZUSU TORPAĞINA QAYITMAQ DEYİL ÖLDÜRÜLƏN HƏR BİR TÜRKƏ GÖRƏ YÜZ ERMƏNİ BAŞI KƏSMƏK OLMALIDIR!!!!! EY TÜRK! ÖVLADINA ERMƏNİ VƏ RUS BAŞI KƏSMƏYİ ÖYRƏT!!! ERMƏNİ BAŞI KƏSƏ BİLMƏYƏN TORPAĞI NECƏ ALACAQ?!!!

ERMƏNİ VƏ RUS BAŞI KƏSMƏYİ ÖYRƏNİN!!! HƏR BİR TÜRK ŞƏHİD OLMUŞ QARDAŞINA BORCUNU ERMƏNİ VƏ RUS BAŞI KƏSMƏKLƏ ÖDƏMƏLİDİR!!!

Əfqanıstanda şəhid olmuş 12 Türk əsgərinə Allahdan rəhmət diləyirik.

Tuesday, March 13, 2012

Timsal Karabekir'den sözde Ermeni soykırımı iddialarına yanıt


Kazım Karabekir Paşa'nın kızı Timsal Karabekir Yıldıran, Anadolu'da Ermenilerin faili olduğu ve açılmayan 189 toplu mezar bulunduğunu, tek bir Ermeni toplu mezarı bulunmadığını söyledi. Yıldıran, bunun sözde Ermeni soykırımına bir yanıt olduğunu vurguladı.
        Erzurum'un Rus arşivlerindeki işgal görüntüleriyle konusunu takviye etti. Bu işgallerde en çok kaybın sonuncusunda yaşandığının altını çizen Yüksel, "Bolşevik ihtilali sonrası Ruslar Erzurum'dan ayrılırken silahlarını Ermenilere verip çekildi. Bu günler çok acıdır. Ermeniler de bunu fırsat bilerek Erzurum'da çok sayıda katliam yaptılar. 
  Atatürk Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğrenci Konseyi tarafından 'Dünü Unutma Yarına Hakkın Olsun' başlığı altında bir program düzenlendi. Kültür Merkezi Mavi Salon'daki programa konuşmacı olarak Kazım Karabekir Paşa'nın kızı Timsal Karabekir Yıldıran ile AÜ Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Uzmanı Mevlüt Yüksel katıldı. Konuşmasında hazırladığı sunumla Kâzım Karabekir Paşa'nın hayatı ve Kurtuluş Savaşı'ndaki yerini anlatan Yıldıran, babasının sivil Mustafa Kemal'e verdiği destekle İstiklal Mücadelesi'nin başladığını söyledi. Konuşmasında sözde Ermeni soykırımı iddialarına da tepki gösteren Yıldıran, bu duruma babasından verdiği örneklerle açıklık getirdi. Kazım Karabekir'in yetim babası olduğunu söyleyen Yıldıran, Trabzon'da kimsesiz Ermeni çocukları için yetimhane kurduğunu anlattı. Anadolu'da açılmayı bekleyen 189 toplu mezar bulunduğunun altını çizen Yıldıran, buna karşın tek bir Ermeni toplu mezarı bulunmadığını, bunun ise sözde Ermeni soykırımına bir cevap olduğunu ifade etti.

        Uzman Mevlüt Yüksel de konuşmasında Erzurum ve çevresindeki Ermeni mezalimini anlattı. Erzurum'un üç kez Rus işgali altında kaldığını anlatan Yüksel, Rus arşivlerindeki işgal görüntüleriyle konusunu takviye etti. Bu işgallerde en çok kaybın sonuncusunda yaşandığının altını çizen Yüksel, "Bolşevik ihtilali sonrası Ruslar Erzurum'dan ayrılırken silahlarını Ermenilere verip çekildi. Bu günler çok acıdır. Ermeniler de bunu fırsat bilerek Erzurum'da çok sayıda katliam yaptılar. Bununla ilgili elimizde birçok tarihi vesika var. Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarında vahşet uygulandı. Alaca ve Yeşilyayla köylerinde yapılan kazılarda Ermenilerin katlettiği Müslüman Türklerin kemikleri bulundu." dedi. Bölgenin Ermenilerden temizliğini Kâzım Karabekir Paşa'nın yaptığının altını çizen Yüksel, Ermeniler'in kaçarken de katliamlarına devam ettiklerini dile getirdi. Erzurum merkezde 9 bin 563 kişinin katledildiğini vurgulayan Yüksel, bu katliamların yakın zamanda Hocalı'da da sürdürüldüğünü sözlerine ekledi.

        AÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Samih Diyarbakır ile Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Akçay'ın da katıldığı programda Yazar Mehmet Yaşar Genç de Kazım Karabekir'in şiirlerinden okudu.

Monday, March 12, 2012


"Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalı. Bu alelade bir intikam değil, hayatına, istikbaline, refahına düşman olanların zararlarını dermeyi hedef tutan bir intikamdır. Bütün dünya bilmeli ki; karşımızda böyle bir düşman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düşmana merhamet, acizlik ve zaaftır; bu insaniyet göstermek değil, insanlık hassasının yok olduğunu ilan eylemektir."

Mustafa Kemal ATATÜRK


Friday, March 9, 2012

Qarabağım!
Anam mənim, canım mənim,
Balam mənim, yarım mənim.
Duyurmusan bu səsləri:
Milyonlarla övladının
Yer üzünün hər yanından
Sən Qarabağ nərəsini, haqq səsini?!

Harda olsaq fərqi yoxdur
Qibləmizsən, xan Qarabağ!
Harda olsaq fərqi yoxdur,
Səninləyik, can Qarabağ!
Sən canımız, sən qanımız,
Sən ən qutsal amalımız,
Sən ən böyük sevdamızsan,
can Qarabağ!

Qənirə Paşayeva

Thursday, March 8, 2012

'Lozan'daki kararı kınıyorum'

AK Parti İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, Lozan'da İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e verilen cezayı kınadığını açıkladı.

AK Parti İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, Mövenpick Otel'de Türk Amerikan Dernekleri yetkilileri ile biraraya geldi. ABD Kongresi'ne sunulan sözde Ermeni soykırımına dair 106 sayılı tasarı ile ilgili görüşmeler üzerine bilgi alışverişinde bulunacaklarını belirten Bağış, heyet olarak gerek Washington gerekse Chicago'ya giderek temaslarda bulunacağını söyledi.
 
Mövenpick Otel'de katıldığı toplantıda bir açıklama yapan Bağış, "Türkiye Cumhuriyeti olarak 2 yıl önce Ermenistan'a bilim adamları ve tarihçiler tarafından kurulacak bir heyete tüm arşivlerimizi açma talebinde bulunduk. Ancak bugüne kadar çağrımıza herhangi bir yanıt bulamadık. Bu çalışmalarımıza rağmen dünyanın bir çok yerinde sözde soykırım iddialarını içeren kanun tasarıları gündeme getirildi. Bazı ülkeler bu konuyu tartışmayı suç haline getirdi" dedi.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in ceza alması konusuna ilişkin ise Bağış, "Türkiye'deki siyasi bir parti liderinin İsviçre'de yargılandığı davada aldığı ceza, akla mantığa aykırıdır. Bu karar hiç bir şekilde kabul edilebilir bir karar değildir. İstanbul milletvekili olarak tüm İstanbullular adına bu kararı kınıyorum" ifadelerini kullandı.

Ermeni yasa tasarısı ve TBMM bildirisi...

TBMM, 21. Dönem 3. Yasama yılının açıldığı 1 Ekim 2000 tarihinde, ABD Temsilciler Meclisi gündeminde bulunan "Sözde Ermeni Soykırımı" yasa tasarısı ile ilgili olarak bir bildiri yayınladı.

Sözde soykırımı ispat edemiyorlar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözde Ermeni soykırımı iddialarına değinerek, ''Bunlar ta Osmanlı dönemini önümüze getirmeye çalışıyorlar. Olmamış şeyleri varmış gibi göstermeye gayret ediyorlar ve bunun belgelerini bize sunamıyorlar ve sunamayacaklardır da... Yalan üzerine hakikati, doğruyu inşa edemezsiniz'' dedi.

Erdoğan, Azerbaycan'ın Başkenti Bakü'deki Haydar Aliyev Sarayı'nda düzenlenen Dünya Azerbaycan ve Türk Diasporası Teşkilatları 1. Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Dağlık Karabağ sorununa değinerek, Azerbaycan topraklarının hala işgal altında tutulmasının, bir milyona yakın vatandaşının topraklarından ''uzak, kaçkın ve göçkün'' konumda yaşamasının Türk halkının kanayan bir yarası olduğunu söyledi.

Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Ermenistan'ın kendine göre bir referandum düzenlediğini anımsatarak, şöyle devam etti:

''Ondan sonra da 'biz yaptık oldu' dediler. Dünya kabul etti mi? Etmedi. Çünkü yapılan iş sahte, yanlış, yalan, uydurma... Er geç hak yerini bulacaktır. Biz buna inanıyoruz.

Ermenistan'ın özelliği ve maalesef Ermeni halkının da ciddi bir kısmının diasporasının özelliği budur. Şu anda dünyada Ermeni soykırımı kampanyaları var. Nerelerde yapıyorlar? İlgisiz, alakasız ülkelerde lobiler oluşturuyorlar. Oralardaki parlamentolardan kaçarak, kapkaç hemen bir karar çıkarıyorlar. Sözde Ermeni soykırımı... Bunu kimse yutmaz. Türkiye ve Türkler hiç yutmaz''

''Arşivleri açtık''

Türkiye'nin bir milyonu aşkın belgenin olduğu arşivleri açtığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ermenistan'a dedik ki siz de açın. Üçüncü ülkelere çağrı yaptık, siz de açın. Bu iş birinci dereceden siyasilerin işi değil. Tarihçiler, siyaset bilimciler, arkeologlar, hukukçular, sanat tarihçiler çalışsın. Eğer burada bir haksızlık varsa biz gereğini yaparız. Hala cevap yok. Çünkü önlerine Hocalı katliamı sunulacak. Ne diyecekler? Bunlar ta Osmanlı dönemini önümüze getirmeye çalışıyorlar. Olmamış şeyleri varmış gibi göstermeye gayret ediyorlar ve bunun belgelerini bize sunamıyorlar ve sunamayacaklardır da... Yalan üzerine hakikati, doğruyu inşa edemezsiniz.''

ABD Senatosu Dink tasarısını kabul etti




ABD Dış İlşkiler Senatosu Hrant Dink'in öldürülmesini kınayan ve 301'inci maddenin kaldırılmasını isteyen karar tasarısını kabul etti.









Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, Hrant Dink'in öldürülmesini kınayan ve Türkiye'den TCK’nın 301'inci maddesini kaldırmasını isteyen karar tasarısını görüşerek kabul etti.

Tasarıda, Türkiye'nin Ermenistan ile diplomatik, siyasi ve 'ticari ilişki kurması da isteniyor.

Tasarının, komitede 'üç hafta önce' oylanması öngörülüyordu.

Ancak bazı Cumhuriyetçi senatörler, tasarının özüne değil yazılış şekline bir takım itirazlar getirmiş, oylama ertelenmişti.

Ertelenen tasarı metninde Hrant Dink hakkında "Ermeni soykırımından söz ettiği için yargılandı" ifadesi yer alıyordu.

Bugün kabul edilen yeni tasarıda ise, “Hrant Dink, 1915'te Ermenilere uygulanan katliamlardan 'soykırım' şeklinde bahsettiği için yargılandı" ifadesi kullanıldı.

Tasarı metni, bu haliyle, Türkiye'nin istediği şekilde yumuşatılmış oldu.


ABD senatosunun bu kararını kınıyoruz ve gerekli kınama yazılarımız abd elçiliklerine ve senato kurulu üyelerine iletmiş bulunuyoruz...Sizlerde lütfen bu karara tepkinizi gösterin

TÜRK CEMİYETİ BİRLİĞİ

ERMENİ SOYKIRIM YALANINDA GÜNCEL DURUM


ERMENİ SOYKIRIM YALANINDA GÜNCEL DURUM

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye'ye yönelik "sözde soykırım" iddialarını bir devlet politikası haline getirmiştir. Ermeniler, zulme ve haksızlığa uğramış bir toplum imajı yaratarak, başta ABD ve Fransa olmak üzere belli başlı devletleri ve uluslar arası kuruluşları, Ermeni davası lehine çekmeye çalışmaktadırlar.
Soykırım iddialarının kabulü ve tesciline bağlı olarak, Türkiye'den yüklü bir tazminat almak ve son aşamada ise Türkiye sınırları içerisinde bulunduğunu iddia ettikleri sözde Ermeni topraklarının, “Batı Ermenistan”ın iadesini sağlayarak Büyük Ermenistan'ı kurmak yönünde bir siyaset izlemektedirler.
Nitekim Ermenistan Parlamentosu’nca 23 Ağustos 1990'da kabul edilen bildiride; "Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan'da gerçekleştirilen 1915 soykırımının uluslar arası kabul görmesi çabasını destekler" maddesine yer verilmiştir.
Sözde soykırımın tanınmasını hedefleyen girişimler, birçok ülkede yoğunlaşmış, bu ülkelerde ardı ardına soykırım anıtları dikilmiş, hatta bazı ülkelerin okullarında “sözde soykırım” ders olarak okutulmaya başlanmıştır.
Türk-Ermeni ilişkileri Ter-Petrosyan yönetiminde nispeten ılımlı bir havada geçmiştir. Ancak Nisan 1998'de Taşnaksutyun örgütünün gizli lideri Koçaryan'ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte aşırı milliyetçi hareketler serbest bırakılmış ve Ermenistan, Türkiye ile ilişkilerinde sertlik yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır. Koçaryan, yapmış olduğu resmi bir açıklamada; "soykırımı hiçbir zaman unutmayacaklarını, dünyaya bu trajediyi hatırlatmak durumunda olduklarını, soykırımın cezasız kaldığını, uluslar arası tanıma ve kınamanın layık olduğu şekilde gerçekleşmediğini" ifade etmiş, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 53. oturumunda da bilinen iddialarını tekrarlayarak, Ermenistan'ın Türkiye ve Azerbaycan tarafından abluka altına alındığı savunmuştur.
Koçaryan gibilere en güzel cevabı şüphesiz, Türkiye'de yaşayan Ermeni cemaati vermektedir. 7 Ekim 2000 tarihinde yayınlanan Ceviz Kabuğu adlı TV programında konuşan Kandilli Ermeni Kilisesi Başkanı Dikran Kevorkan soykırım iddiaları ve yer değiştirme uygulaması hakkında unları söylemektedir:
"Soykırım ve tehcir (bir yerden alıp başka bir yere götürmek) farklı anlamlara gelir. Emperyalistlerin oyunları, Ermeni idarecilerin apolitik düş öncüleri (medya, kiliseler, din adamları) bütün bu olaylara sebep olmuştur. Patrik ruhani bir liderdir, siyasi konularda patrikten görüş alma gibi bir yanlış yapılıyor. Emperyalist güçler ASALA ve PKK'nın arkasında olmasaydı onlar ne yapabilirlerdi? Yer değiştirme meselesinde Almanya'nın İstanbul'a baskısı vardı. Burada Almanya'nın, yerleşik düzeni sarsmak ve Bağdat demiryolu mevzusunda ekonomik menfaatlerini sağlama almak amacı vardı(1)."
Kevorkan'ın "asimilasyon" iddiaları hakkındaki görüşleri ise şöyledir:
"Bugün dünya üzerindeki Ermenilerin en rahatlıkla, en güçlü şekilde kendi kimliklerini muhafaza ettikleri ülke Türkiye'dir. Yurtdışındaki, Diasporadaki Ermeni, ismini değiştirerek mücadeleye giriyor. Çünkü oralarda, bir kültür ağırlığıyla, o insanların kültürünü eritmek var. Bugün Türkiye'nin aleyhine konuşulan Diasporadaki Ermeniler çok iyi biliyorlar ki, Amerika'nın belli kiliselerinde kurban ayinleri Pazar günleri İngilizce yapılıyor, Ermeniler ana lisanlarını kaybediyorlar.
Bunu söylediğin zaman kötü kişi oluyorsun. Biz onun için Türkiye'deki Ermeni vatandaşlar olarak üzüntümüzü dile getiriyoruz. Ne için? Atatürk'ün emanet ettiği Kuvay-i Milliye ruhuna bir haksızlık yapılmaktadır. Bütün bunlar dışarıdakilerin oyunudur. PKK, ASALA, bu kararname, bütün bunlar dışarıdakilerin oyunu. Biz Türkiye'deki vatandaşlar olarak bir haksızlık yapıldığını düşünüyoruz. Ermeniler eğer akıllıysa maşa olarak kullanılmasınlar(2)."
Türkiye Ermeni Patriği II. Mesrob ise, 22 Mayıs 1999'da İstanbul Hilton Oteli'nde düzenlenen bir resepsiyonda yaptığı konuşmada, sözde Ermeni iddialarının pek çoğunu çürüten şu mesajları vermiştir:
"İstanbul Ermeni Patrikliği'nin kuruluşu tarihte eşine rastlayamayacağımız bir olaydır. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sekiz yıl sonra, 1461'de Batı Anadolu'daki Ermeni Piskoposluğunu çıkardığı bir fermanla İstanbul Patrikliği'ne dönüştürmesi Fatih'in ve Osmanlı Sultanlarının gelecek vizyonu ve diğer dinlere gösterdiği hoşgörünün çok açık bir örneğidir.
Tarihte bir dine mensup bir hükümdarın başka bir dinin üyeleri için ruhani riyaset makamı tesis etmesi, ne Fatih'ten önce, ne de sonra görüldü. Yeni bir binyıla girerken dünyada yaşanan gerginlikleri, özellikle yakın çevremizdeki savaş ortamını göz önünde bulunduracak olursak, 538 yıl önce gerçekleşen bu olayın değerini, dinler ve kültürler arası hoşgörünün önemini, sanıyorum daha iyi kavrayabiliriz.
İmparatorluk sınırları içindeki Ermeni toplumunun hayatını onun örf ve adetlerine göre düzenleyen Fatih Sultan Mehmet'i, onun doğrultusunda ülkeye hizmet eden devlet adamlarını ve 1461'deki ilk İstanbul Ermeni Patriği Bursalı Hovagim'den başlayarak bu makama sadakatle hizmet eden 83 patriğimizi sevgiyle ve minnetle anıyoruz.
Biz Türkiye Ermenileri, ülkemizde yaşayan en kalabalık Hıristiyan cemaati olarak 75. yılını coşkuyla kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlık geleceğine tüm kalbimizle inanıyor ve yarınlara ümitle bakıyoruz(3)."
Taşnaksutyun örgütünün gizli lideri Koçaryan, Ermeni Devleti’nin başkanı olduktan sonra “4 T Planı”nın uygulanmasına hız verilmiştir. Nihai hedef, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne yöneliktir ve onu parçalamayı öngörmektedir. Bu strateji, geçmişteki üç-beş Ermeni örgütünün hedefi olmaktan çıkmış, bugünkü Ermenistan’ın da ülküsü halini almıştır. Eğer bugünkü Ermenistan’ın en önemli üç belgesine bakarsak bu durumu açıkça görürüz.
Bunlar “Bağımsızlık Bildirgesi”, “Bağımsızlık Kararı” ve 1995 yılında kabul edilen “Ermeni Anayasası”dır. Ermenistan Sovyet sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’nin 23 Ağustos 1990 tarihli “Bağımsızlık Bildirisi”nin 12. Maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslar arası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir” denilmektedir.
Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında aynı konuyla ilgili olarak “Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını” beyan ve taahhüt etmiş, 1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda ise “Ermenistan’ın bağımsızlık bildirisindeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” bir anayasa hükmü haline getirilmiştir.
Dolayısıyla olmayan bir soykırımın kabul ettirilmesi ve Batı Ermenistan olarak nitelendirilen Türkiye’nin doğusundan toprak talebi, gizli bir emel olmaktan çıkmış, belki de bir başka ülke anayasasında rastlanılmayacak şekilde, resmen dünyaya açıklanmıştır. Anayasadan ayrı olarak haritalarla bu durumun propagandasını yapmaktadırlar.
Ermenistan’ın bu yayılmacı politikası karşısında, NATO ve AGİT’in anlaşma metinlerine bakmak gerekecektir. Her iki kuruluş ve bu kuruluşların temel mantığını oluşturan belgeler, üye devletlerin toprak bütünlüğünü teminat altına almaktadır.
Bilindiği gibi NATO bir askeri pakttır. Ancak, AGİT’e temel teşkil eden Paris Şartı’na bakacak olursak;
“... Birleşmiş Milletler Yasası ile yüklendiğimiz mükellefiyetler ve Helsinki Nihai Senedi’nin getirdiği taahhütlere uygun olarak, herhangi bir ülkenin toprak bütünlüğüne ya da siyasi bağımsızlığına karşı kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da bu belgelerin ilke ve amaçlarıyla bağdaşmayan bir tarzda eylemde bulunmaktan sakınacağımız taahhüdünü tekrarlarız. Birleşmiş Milletler Yasası ile yüklenilen mükellefiyetlere uymamanın, uluslar arası hukukun ihlali olduğunu hatırlatırız...”
hükmünü görürüz.
Bu madde de olduğu gibi, her iki organizasyonun mantığı açık iken, diğer tarafta “Türkiye’den toprak talep eden” ya da Türkiye toprağını “Batı Ermenistan” olarak yorumlayıp Anayasası’na koyan bir ülkeye yönelik NATO ve AGİT üyelerinin tavrı tartışılmalıdır. Uluslar arası işbirliği tarafların karşılıklı hak ve menfaatlerine saygıya dayalıdır. Bir tarafta her iki uluslar arası kuruluşun üyesi olan Türkiye, diğer tarafta Türkiye’nin toprakları üzerinde hak iddia eden ve yayılmacı politika güden Ermenistan...
Hocalı Katliamı ve Türk Dış Politikasızlığı
 
Hocalı’da Ermeniler Türkleri katletti  
1992 yılı Şubat ayında tüm dünyanın gözleri önünde bir katliam yapıldı.
1991 yılı Ekim ayından beri kuşatma altında tutulan Hocalı’ya, Rusların 366. Alayı’nın desteğini alan Ermeniler 26 Şubat günü girdiler. Yalnızca bir gün içinde tümü savunmasız 63 çocuk, 106 kadın, 70 yaşlı olmak üzere 613 kişiyi katlettiler.
Ermeniler yakaladıkları herkese işkence yaptı. Olayın ilk günü kimse bölgeye giremedi. Çünkü Ermeniler yaptıkları bu caniliklerin ortaya çıkmasından korkuyorlardı. Fakat günler sonra ulaşan Batılılar bile katliamı kabul etmekte hiç zorlanmayacaklardı.
Katliamı Ermenilerle beraber ortak yapan Rusların Izvestiya gazetesi şöyle yazıyordu:
“Çocukların kulakları, bir kadının yüzünün bir kısmı, kesilmiştir. Erkeklerin kafa derileri yüzülmüştür…
… Ben tepede yüzden fazla ceset gördüm. Bir erkeğin kafası kopartılmıştı…”
Fransızların ünlü gazetesi Le Monde ise katliamı şöyle anlatıyor:
“Ağdam'daki yabancı gazeteciler, Hocalı'da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları sökülmüş insanlar görmüşler”
Bu Azerbaycanlıların propagandası değil, realitedir.
Sözde Ermeni soykırımı masalıyla Türk üniversitelerinde konferansların düzenlendiği bugünlerde, tamamı kayıtlara geçirilmiş, tanıkları olan, fotoğrafları olan bir katliam için ise sözbirliği etmişçesine aydın cephesinden hiçbir tepki gelmedi.
Hiçbir belgesi, tanığı olmadığı, daha doğrusu hiçbir zaman gerçekleşmediği için korkmadan, hayal güçlerinin genişliği ölçüsünde senaryo yazan bu aydın takımı; iş belgelere ve kanıtlara dayandığı, katledilen Türkler olduğu zaman üç maymunları oynamayı tercih ettiler.
Birilerine dert mi oldu ?
Sorumluluk hissedecek kadar vicdan sahibi herkesi büyük küçük demeden elindeki imkanlarla Türk Soykırımını çevreye tanıtmak için göreve davet ediyoruz.

TÜRKELRE YAPILAN SOYKIRIMLAR TANINSIN!
> Ermeniler 2 askerimizi şehit etti <

Ermeni işgali altında bulunan Karabağ'da, Azerbaycan- Ermenistan cephe hattında, Ermeni askerlerin ateşkesi bozması sonucu 2 Azerbaycan askerinin şehit olduğu bildirildi.

Azerbaycan'ın ulusal televizyon kanalı ANS'in haberine göre, cephe hattının Gazah bölgesinin Gızılhacılı köyü yakınlarında meydana gelen ateşkes ihlalinde Vügar Dibilov (19) ve Seyideli Şideliyev (20) adlı askerlerin şehit olduğu belirtildi.

Konu ile ilgili Azerbaycan Savunma Bakanlığı'ndan bir açıklama yapılmazken, Gazah bölgesi yetkilileri 2 askerin şehit olduğunu doğruladı.

Öte yandan cephe hattının Goranboy bölgesinde de mayına basan bir Azerbaycan askerinin yaralandığı kaydedildi.
Mene de beddua ettirdiler ya
Ciğerimi yakan ciğerin yansın..
Bu nasıl insanlık bu nasıl dünya
Ciğerimi yakan ciğerin yansın..

Yüzyılın vahşeti!
26 Şubat 1992
HOCALI SOYKIRIMI

UNUTMA UNUTTURMA!
''Ermenistan Eurovision'a katılmıyor''

Ermenistan, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de mayıs ayında yapılacak Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmama kararı aldı.

Avrupa Yayın Birliği'nin internet sitesi haberi "Ermenistan Eurovision 2012'den çekildi."

Ermeni soysuzlar haksız davalarına sadık olmaya devam etsin, biz ise tam puanlarla yalakalığımıza..

Wednesday, March 7, 2012

''ABD Senatosundan Hocalı Soykırımı’na ilişkin açıklama''

ABD Senatörü Brian Frosh, Azerbaycan diasporasının Hocalı Soykırımı’nın 20. yılı dolayısıyla gönderdiği mektubu yanıtlayarak Hocalı Soykırımı kurbanlarını andı.

Sivillere karşı günümüzde halen katliamların yapılmasını eleştiren senatör, 26 Şubatta mektuba bakılacağını açıkladı.

Amerika Azerbaycanlıları Topluluğu (USAN) Hocalı Soykırımı’nın 20. yılı dolayısıyla anma etkinlikleri düzenliyor. Yapılan 5. kampanya çerçevesinde ABD Senatosunun dikkatini 1992 yılında Ermenistan askeri güçlerinin Azerbaycan’da yüzlerce sivili katletmesine çekmeyi amaçlamaktadır.

Hocalı Soykırımı kurbanları geçenlerde ABD’li parlamenterler Stieve Cohen, Dan Brown ve Bill Shuster tarafından da anılmıştı.

ABD Kongresi Temsilciler Meclisinin Azerbaycan Dostluk Grubu üyesi Boren, yaptığı konuşmada 7 bin kişilik nüfusa sahip olan Hocalı şehrinin Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin en büyük yaşayış yeri olduğunu söyleyerek soykırım sırasında burada yüzlerce insanın öldürüldüğü ve sakat bırakıldığını belirtti.

Aynın zamanda parlamenter, Azerbaycanlılara yönelik en büyük etnik temizlemenin halen Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin işgali altında bulunan Hocalı şehrinde gerçekleştirildiğine de vurgu yaptı.

Shuster Kongre üyelerine, insan haklarını koruma kuruluşu Human Rights Watch’un Hocalı Soykırımı’nı “Karabağ çatışması sırasında sivillere karşı yapılan en büyük ve vahim toplukatliam” olarak nitelendirdiğini hatırlattı.

Hocalı Soykırımı sırasında çocukların ve kadınların katledilmesinin kabuledilemez bir şiddet uygulaması olduğunu ifade eden Cohen ise soykırımın 20. yıldönümünde Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununun çözülmesi için yapılan çalışmaların ikiye katlanması gerektiğini kaydetti.

Bilindiği gibi 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan askerleri ve eski Sovyetlerin 366. Motorize Birliğinin desteğiyle Azerbaycan’ın Hocalı şehrinde 106’si kadın, 63’ü çocuk, 70’i yaşlı olmak üzere 613 sivili barbarcasına katlettiler. Yaklaşık 1000 kişi ağır şekilde yaralandı, 8 aile tamamen yok edildi, 56 sivil ise feci şekilde öldürüldü.

Hatırlanacağı üzere Güney Kafkasya ülkeleri olan Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Karabağ sorunu, Şubat 1988 yılında Ermeni ayrılıkçıları tarafından Azerbaycan SSC’nin Dağlık Karabağ Özerk Bölgesinin Ermenistan SSC’ye katılması için asılsız toprak iddiası ile başlamıştır.

1987-1989 yılları arasında Ermenistan’dan 200 bin Azerbaycanlı zorunlu olarak göç ettirilmiş, 1992-1994 yılları arasındaki sıcak çatışmada ise 40 binden fazla Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetmiştir. Savaş sonucu Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini oluşturan Dağlık Karabağ bölgesi ve çevresinde yerleşen iller halen Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinin işgali altında bulunuyor.

1994 yılında imzalanan ateşkes sözleşmesinden bu yana eşbaşkanlığını Rusya, Fransa ve ABD`nin yaptığı Minsk Grubu`nun sorunun çözümüne ilişkin çabaları sonuçsuz kalmaktadır. Ermenistan, Ermeni askeri güçlerinin Karabağ bölgesinden çıkartılmasına dair BM Güvenlik Konseyi'nin 823, 853, 874 ve 884 sayılı kararlarını şimdiye kadar yerine getirmemiştir.
Sovyetler Birliği parçalanınca Nobel ödüllü Gorbaçov Kızıl orduyu Bakü'ye gönderip tankların önüne siper olan 137 Azerbaycan balasını tanklarla ezdirmişti. Bu katliamın hemen arkasından Ermeniler Rusya'nın da desteğini alarak Azerbaycan topraklarına saldırmaya başladılar.

Amerika ve Avrupa Birliği tepkisiz ve suskundu.Ancak O dönemde suskun olan biri daha vardı.Oda Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL'dı.Merhum ÖZAL, ''Onlar Şii, Biz Sünniyiz'' diye öz gardaşlarına ihanet etti.

Barzani ve Talabini'ye uzattığı elini Azerbaycanlı gardaşlarımıza uzatamadı.

Tunç devrinden bu yana Oğuz Türklerinin meskeni olan HOCALI' ya da giren Ermeniler Rus Ordusu'nun 366.Motorize Piyade Alayı'nın da desteğini alarak şehirde korkunç katliamlara başladılar.Ermeniler kadın, çocuk, yaşlı demeden hemen hemen herkesi kurşuna dizdiler.Bebelerin kafasını kestiler.Bölgeye yerleştirirlen Ahıska Türkleri'nin tamamını benzin döküp yaktılar.

Bir gecelik katliamın resmi rakamları 613 ölü, 5000 esir, 1500 kişi de yaralanmıştı.

HOCALI 51 Ülke'nin Parlemantosunda '''SOYKIRIM'' olarak tanındı.
Türk Milleti'ne SOYKIRIMCI iftirasını atan Fransa'nın paralı askerleri' de ermenilere destek olmak üzere Hocalı'daki vahşete katıldılar.Bu vahşette Ermeni Ordusunda Savunma Bakanı olarak görev yapan SARKİSYAN 'da ne yazıktır ki, AKP iktidarının himmet ve minnetleriyle kırmızı halılar serilerek karşılanmıştır Ankara'da...

SARKİSYAN rahatsız olmasın diye de Bursa'da yapılan Milli maçta Azerbaycan bayrakları apartopar toplatılmıştır.

Azerbaycanlı gardaşlarımız''Biz iki devlet-Tek Milletiz'' diye feryad'ı figan ederken ' AKP iktidarı ve avanesi ''Kars sınır kapısını açıp'ta Ermenileri aç kalmaktan nasıl kurtarırız'' telaşına düşmüşlerdi.
Şimdi başları dik,alınları açık bir şekilde Türk gardaşlarının desteklerini bekliyor Azerbaycanlı Türkler.

HOCALI'yı unutmayacağız tabii ki..

Ne demişti Mehmed Emin RESULZADE,
''YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ''

Ertuğrul Kalafat / Yazar
Hocalı soykırımına bizzat katılan ve hala interpol tarafından aranan ZORİ BALAYAN 1996 yılında çıkardığı RUHUMUZUN CANLANMASI adlı kitabın da şunları yazıyor;

''Biz Hacatur’la ele geçirdiğimiz bir eve girdiğimizde, askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğu çok ses çıkarmasın diye Hacatur çocuğun annesinin kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Daha sonra ben ensesinden ve karnından derisini soydum, sonra saat tuttum ve yedi dakika sonra Türk çocuğu kan kaybından hayatını kaybetti. Ruhum halkımın öcünü aldığı için guruluydu. Hacatur daha sonra çocuğun cesedini parçalara ayırdı ve köpeklere attı. Akşama kadar aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık. Biz Hocalıyı 30 bin kişilik çirkeften temizlemeyi başardık. Daha sonra kiliseye giderek dua ettik.''

HEPİMİZ HIRANTIZ , HEPİMİZ ERMENİYİZ DİYENLERE İTHAF OLUNUR !
''400 bin çocuk Hocalı Soykırımı`nın tanınması için imza attı''

Kadın, Çocuk ve Aile Konularından Sorumlu Devlet Komitesi Başkan Yardımcısı Aynur Sofiyeva, bugün yaptığı açıklamada, Hocalı Soykırımı ile ilgili gerçeklerin dünya kamuoyuna ulaştırılması amacıyla Azerbaycan’da 400 bin çocuğun imzasının toplandığını belirtti.

Çocuk imzalarının toplanması kampanyası söz konusu devlet komitesinin desteği ile gerçekleştirildiğini belirten Sofiyeva basın toplantısında, “Ülke Geneli İkinci Çocuk Forumu’nun aldığı karar doğrultusunda Hocalı Soykırımı ile ilgili gerçeklerin dünya kamuoyuna ulaştırılması amacıyla bir Koordinasyon Kurulu oluşturuldu” dedi. Sofiyeva, kampanyanın ilk günlerinden başlayarak çok ilgi çektiğini ve Azerbaycan’ın her bir köşesinden çocukların bu bildiriye imza attıklarını kaydetti.

Sofiyeva, “Hocalı’da yaşananlar sadece Azerbaycan halkının değil, aynı zamanda tüm insanlığın faciasıdır. Dünya kamuoyunun Ermeni askeri birliklerinin yaptıkları konusunda kendi tutumunu ortaya koyması gerekir” diye ekledi.

26 Şubat 1992 tarihinde Ermenilerin paralı askeri birlikleri eski Sovyet ordusunun 366 sayılı motorize birliğinin desteği ile Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentine saldırı düzenlemiş, 613 sivil vatandaş hunharca katledilmişti. Bunlardan 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’i ise yaşlılardı. 1000’in üzerinde sivil vatandaş sakat bırakılmış, 8 aile tamamen yok edilmişti. 56 kişi özellikle ağır işkenceler uygulanarak öldürülmüştü.

İçinde bulunduğumuz Şubat ayında Hocalıda yaşanan facia kurbanlarını anmak için Avrupa’nın ve BDT ülkelerinin birçok kentlerinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan tarafından işgalinin kınandığı ve aynı zamanda Ermeni saldırılarının tüm kurbanları için adaletin talep edildiği mitingler düzenlendi.
> TBMM'den Hocalı Katliamı Bildirisi <

TBMM Dışişleri Komisyonu 26 Şubat Pazar gününün Hocalı Katliamının yıldönümü olması münasebetiyle bir bildiri yayınladı. Komisyon tarafından hazırlanan bildiriye ‘Hocalı insanlık tarihine Ermenistan tarafından yazılmış kara bir sayfadır.’ Diye başlanarak tepki açıkça ortaya koyuldu. Bildirinin devamında Hocalı Soykırımının oluşu ve gelişimi anlatılıyor. Bildiride son olarak ‘Türkiye,en temel insani ve vicdani değerleri yok sayan böyle bir hukuksuz eylemin öğrenilmesine ve faillerinin adalet önüne çıkartılmasına yönelik haklı mücadelesinde Azerbaycan’a destek vermeye devam edecektir.’ mesajı veriliyor.

Bundan 20 yıl önce 25 şubatı 26 şubata bağlayan gece Rus taburu destekli Ermeni kuvvetleri korumasız halde bulunan Hocalı şehrine ağır silahlarla saldırmışlar ve genç yaşlı, kadın çocuk demeden Azerbaycan Türklerine türlü işkenceler yapmışlar ve 613 kişiyi katletmişlerdir. Katliamda 487 kişi çeşitli yerlerinden ağır yaralanmış ve Ermeni Kuvvetleri 1275 Azerbaycan Türkünü de esir almıştır. Üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen acılar hâlâ taze ve yaralar hâlâ kanamaktadır.
Hala yürürlükte olan Ermenistan Parlamentosunun 1 Aralık 1991 tarihli Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesine dair kararı ve 29 Aralık 1991 Hankendi'nin resmen işgaliyle başlayan vahşet;
26 Şubat 1992 Hocalı
8 Mayıs 1992 Şuşa
18-19 Mayıs 1992 Laçin
2 Ekim 1992 Hocavend
27 Mart-3 Nisan 1993 Kelbecer
23 Ağustos 1993 Fizuli
31 Ağustos 1993 Kubadlı
7 Eylül 1993 Ağdere
23 Eylül 1993 Ağdam
23 Eylül 1993 Cebrayıl
29 Ekim- 1 Kasım 1993 Zengilan ile devam etmiştir. Uluslararası alanda işgal olduğu kabul edilmesine rağmen dünya bu vahşi soykırımın gereğinin yapılmasına hala Fransızdır.
Ne için ADALET?

"Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, ermeni'nin ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur."

Hrant Dink
"The հայերեն Türk'eo նորից, մինչեւ որ թշնամին եկավ, սպանում են եւ այն մարդկանց, ովքեր զոհվել: Ճզմում ղեկավարին փամփուշտ կատաղի մարդ է զոհվել, մանրացված քար ղեկավար, գլխի ու թալանել, նրա աչքը դուրս է ... Կմեկնարկի հայ, ով է սա կանոններ. Իսկ հայերեն ֆաշիզմ »Elman Memadov

"Erməni Türk'eo qədər düşmən ki ölmüş insanları gəlib yenidən öldürürdü. Ölmüş insana güllə sıxıb başını parçalıyordu, daşla başını əzirdi, dərisini soyuyordu, gözünü çıxarırdı ... Bunu edən erməninin adəti vandalizmdir! Bu Erməni faşizminin! "Elman Memadov

“Ermeni Türk’e o kadar düşmandı ki ölmüş insanları gelip yeniden öldürüyordu. Ölmüş insana mermi sıkıp başını parçalıyordu, taşla kafasını eziyordu, derisini soyuyordu, gözünü çıkarıyordu... Bunu yapan Ermeninin töresi vandalizmdir! Bu Ermeni faşizmidir!”  Elman Memadov 
Ben Azer Türküyüm, duy beni özgür dünya!
Mazlumsa Türk suskunsun, haçlıysa cazgır dünya!
Yeter artık yeter be çağdaş dünya, hür dünya!

Hocalı’nın yasıyla gök çıkar kara bağla!
Yüreğimde yangın var, yüreğim Karabağ’la!

Ne olduysa düşmanlar bir anda çıldırdılar
Göz diktiler yurduma, üstüme saldırdılar
Başımızı ezdiler, vurdular, öldürdüler

Görme dünya bu zulmü, bağla gözünü bağla!
Yüreğimde yangın var, yüreğim Karabağ’la!

Yaşlı, kadın demeden kanımıza girildi
Dağ gibi yiğitlerim kefenlere sarıldı
Yıkıldı minareler, camilerim vuruldu

Sahipsiz dualarım gök çıkar kara bağla!
                                                                Yüreğimde yangın var, yüreğim Karabağ’la!

Yakalanınca masum bir hamile Azeri
Üzerine saldırdı iki Ermeni eri
Biri karnını yardı, bebeği kesti biri

Utan artık insanlık ağla haline ağla!
Hocalı’da zulüm var, gök çıkar kara bağla!

Nice Türk’ün ölmeden mezarları kazıldı
Yüzleri parçalandı, derileri yüzüldü
Gül yüzlü yarınlarım kurşunlara dizildi

Cesetleri yükseldi yarıştı nice dağla!
Yüreğimde yangın var yüreğim Karabağ’la!

Dün Van’da, Erzurum’da, Ağrı’da akan kanlar
Bayraklaşan şehitler, soykırım gören canlar
Bugün de Hocalı’da yaşandı aynı anlar

Tekrar ettin ey tarih, gök çıkar kara bağla!
Yüreğimde yangın var, yüreğim Karabağ’la!

Suçsuz yere yurdumu basana lanet olsun
Zulme sessiz kalana, susana lanet olsun
Lanet olsun bebeği kesene lanet olsun

Matem et koca dünya, gök çıkar kara bağla!
Yüreğimde yangın var, yüreğim Karabağ’la!
Hocalı katliamında ölen Azerilerin anıldığı yürüyüşte açılan ırkçı pankartlar tepki çekmeye devam ediyor. Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Ermenileri hedef gösteren pankartlarla ilgili olarak yargıyı göreve çağırdı...( kaynak NTV )

Hocalı katliamı Brüksel’de AB kurumları önünde protesto edildi!

Hocalı katliamının 20. yılında Brüksel'deki AB kurumları önünde protesto gösterisi düzenlendi.

Belçika Azerbaycan Dostluk Cemiyeti tarafından, "Hocalı Vahşeti'ni kınamak ve Ermeni işgali ve terörüne dikkat çekmek" amacıyla bir gösteri düzenlendi. ‘‘Hocalı'yı unutmadık, unutturmayacağız. Katil Ermenistan" sloganlarının öne çıktığı Brüksel´deki mitinge katılım çok yoğun olmadı. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi binalarının bulunduğu Schuman Meydanı'nda toplanan elli kadar vatandaş Hocalı katliamını protesto etti. Katliamda hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından Türk ve Azeri milli marşları okundu.

‘‘Dünyanın seyirci kaldığı, uydurma soykırımlar türettiği günümüzdeki şahit olduğumuz soykırımları gelin birlikte kınayalım." diyen Belçika Azerbaycan Dostluk Cemiyeti yetkilileri meraklı kalabalığa da Hocalı katliamının anlatıldığı broşürler dağıttı. Taşınan dövizlerde Meksika ve Pakistan'a Hocalı'da yaşanan vahşeti ‘soykırım' olarak tanıdıkları için teşekkür edilirken, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'na Hocalı katliamının 20. yılı nedeniyle yayımladığı bildiri dolayısıyla ayrıca teşekkür edildi.

Çok sayıda yerli ve yabancı gazetecinin takip ettiği protesto gösterisi olaysız şekilde sona erdi.

Öte yandan Azerbaycan Büyükelçiliği tarafından Brüksel'de sabah saatlerinde bir anma töreni düzenlendi.